Otizm Nedir Otizmli Bir Çocuğa Sahip Olmak

Otizm nedir ile alakalı genel geçer bir sürü tanım bulmak güç değildir. Fakat otizmi tanımak ancak bu bireylerle etkileşim içerisinde olduğun zaman Farkına varılabilecek bireyin ilgilerini isteklerini ihtiyaçlarını eksikliklerinin farkına varılabilmesi açısından bireyi doğru bir şekilde anlayabilmek açısından karşılıklı etkileşime geçmek en sağlıklısıdır Otizm iletişim ve sosyal etkileşim sorunları, kısıtlı ilgi alanları ve tekrarlayan davranışlarla ortaya çıkan ve ömür boyu devam eden bir gelişim bozukluğudur. Yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkar.
Ebeveynler için güç bir durum olan otizmin kabullenilmesi zor olsa da erken teşhis ve tedavi ile son derece pozitif sonuçlar elde edilmektedir. Otizm nedir sorusunun sıklıkla rastlanan yanlış cevabı bir hastalık olmasıdır. Otizm bir hastalık değil bir rahatsızlıktır. Rahatsızlığı kabullenme sürecinde ve otizmle ilgili tedavide sosyal destek faktörü önemlidir. Uzmanlardan alınan destek yanında sorunla başa çıkmanın yollarını gösteren sosyal destek faktörü, hem ebeveynlerin hem de otizmli çocukların bulundukları duruma uyum sağlamalarını kolaylaştırmaktadır.
Sosyal ve aile ilişkilerinin tamamen değiştiği bir durum olan otizmli bir çocuğa sahip olmak ailelerin zaman zaman duygusal, maddi ve psikolojik anlamda sıkıntılar yaşamasına neden olur. Tamamen ebeveynlerine bağımlı olan otizmli çocuklar için ebeveynlerin gelecek kaygısı yoğundur. Bu aşamada sosyal destek faktörü ebeveynlerin yaşamlarını otizmli çocukları ile birlikte sağlıklı sürdürmelerinde önemli bir destektir. Ayrıca ebeveynlerin yakın çevrelerini otizm nedir konularında bilgilendirmeleri de toplumun bu konuda bilinçlenmesi için önemlidir.
Otizmi olan kişilerin sosyal bozuklukları vardır ve sıklıkla, çoğu insanın farkına varmadan sahip olduğu, diğer kişiler hakkındaki sezgilere sahip değildirler.
Sosyal bozukluklar çocukluğun erken dönemlerinde belirginleşir ve erişkinliğe doğru devam eder. Otizm tanılı bebekler sosyal uyaranlara daha az dikkat eder, başkalarına çok daha az bakar ve gülümser ve kendi adlarına çok az tepki verir. Otizm tanılı çocukların daha çarpıcı normal dışı sosyal davranışları da vardır; örneğin çok az göz teması kurar, ileriyi düşünen tavırlar gösterir ve başka bir kişinin eli ile oynayarak iletişim kurmaya çalışırlar. Üç ile beş yaş arasındaki otizm tanılı çocuklar başkalarına aniden yaklaşmak, duygulara karşılık vermek ve taklit etmek, konuşmadan iletişim kurmak ya da sıra ile bir şeyler yapmak gibi sosyal kavrayışları daha az sergilerler. Ancak, kendilerine bakan kişi ile bağ kurarlar. Normalden biraz daha az güvenli bağlılık gösterirler ama bu özellik zekâ gelişimi daha fazla olan ya da daha az şiddetli Otizm spektrum bozukluğu olan çocuklarda görülmez.
Yaygın inanışın aksine otizm tanılı çocuklar yalnız kalmayı tercih etmez. Otizmi olanlar için arkadaşlık kurmak ve sürdürmek zor olmaktadır. Ne kadar yalnız olduklarını, arkadaşlarının sayısı değil, arkadaşlıklarının kalitesi belirler. Otizmli çocuğu olan annelerin normal bir çocuğa sahip olan annelere göre çok daha stresli olduğu görülür. Çünkü otizmli bir çocuğa sahip olmak hem yorucu hem de büyük bir sorumluluk ister. Otizmli çocuğun en yakınındaki kişiler olan anne ve babalar zaman-zaman enerjisi sıfırlanmış, stresli ve diğer ebeveynlere nazaran kendilerine yeterince vakit ayıramama ve çocukları ile yaşadığı sorunlar nedeni ile zor durumlar yaşayabilir. Hem otizmli çocuğun tedavisine destek olmak hem de fazla yıpranmadan otizm tedavisinde en etkili kişiler olarak aktif bir şekilde tedavi programında dahil olmak için anne ve babaların bilinçli olması çok önemlidir.
Hamilelik ve doğumla başlayan heyecan ve mutluluk sonrası çocuğunun otizmli olduğunu öğrenmek ve bunu kabullenmek bir ebeveynler için oldukça zor bir durumdur. Çocuğun temel bakım veren kişisi (anne, baba) ile göz teması kurmaması, ona seslenildiğinde tepki vermemesi bir anne için ürkütücüdür. İlk belirtilerden olan göz teması kuramama, seslendiğinde cevap vermeme ve tekrarlayan hareketler otizmli çocukta görülen tipik belirtilerdir. Otizmli çocuğu olan anneler ve babanın tüm yaşamını çocuklarının çevresinde planlaması demektir. Özellikle annelere düşen yük çok daha fazladır.
Otizmli çocuğu olan anneler sürekli çocuklarının geleceğini düşündüğünden kaygılıdır. Normal bir çocuğa göre çok daha fazla zaman ayırması gerektiğinden hep meşgul ve streslidir. Evine, kendine, eşine ve diğer insanlara fazla zaman ayıramadığından gergindir. Gerek evde gerekse ev dışında sürekli detayları düşünmek zorunda olduğundan beyni çok doludur. Hiçbir zaman tam anlamı ile çocuğuna yardımcı olamadığını düşündüğünden suçluluk duygusu fazladır. Normal çocuklar ve aileleri her zaman bir araya gelemediklerinden yalnızlık duygusu yoğundur.
Otizmli çocuğun en yakınındaki kişi annedir. Anne desteği, motivasyonu tedavinin başarısında önemli rol oynar. Öyle anneler var ki otizmli çocuğunun tamamen sağlığına kavuşmasında en büyük rolü oynuyor. Baba ve anne çalışsa da evde en büyük desteği çocuk annesinden görüyor. Beslenmesi, uykusu, günlük temizliği ve aktiviteleri başta olmak üzere otizm tedavisinde uygulanan terapilerin evde devamını daha çok anne sağlıyor. Bu nedenle otizm tedavisinde anne rolü olmazsa olmazlardandır.
Annenin mesleğine göre otizmli çocuğu ile ilgilenme eğilimi ve verdiği desteğin farklı olduğu gözlemlenebilir. Bu nedenle hangi meslekten olursa olsun annelerin araştırmacı ve bir o kadar da bilinçli olması gerekir.
Anne ve babalar çocuklarının zihinsel gelişim sınırının farkına varmalı ve buna göre tutum sergilemelidir. Otizm tam olarak tedavi edilmese de anne ve babalar unutmamalıdır ki pek çok otizmli birey doğru eğitim ve erken tedavi yolları ile sorunsuz ve sağlıklı bir hayat geçirebilir. Bununla birlikte hayatında belli başarılara imza atabilir.
Unutmamalıyız ki her çocuk özeldir…

Fatma Kılıç
Özel Eğitim Öğretmeni

Mesaj Yaz
1
Merhaba ben Digiyardım,
Size nasıl yardımcı olabiliriz?